Su çiçeği: VaricellaZoster virüsü adı verilen bir çeşit uçuk virüsünün bulaşmasıyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Genellikle 10 yaş altında ortaya çıkar, %5 sıklıkla 15 yaşından büyüklerde görülür. Kış ve bahar aylarında daha sık rastlanır. Su çiçeği virüsü çok bulaşıcıdır. Hava yoluyla veya su kabarcıklarının içindeki sıvının temasıyla bulaşır. Bulaşan kişilerde döküntülerin başlamasından önceki 2 gün ve tüm kabarcıklar kuruyana kadarki dönemde başkasına bulaştırma söz konusudur. Suçiçeği bulaşmış çocukların %50 sinde ateş, halsizlik, baş ağrısı, karın ağrısı görülür. 13 gün sonra yaygın 25 mm. büyüklüğünde şeffaf su kabarcıkları ortaya çıkar. En sık saçların arasında çıkar, sonra vücuda yayılır. Ağız içinde damakta da çıkabilir. Su kabarcıkları daha sonra kurur ve kabuklanır. Eğer mikrop kapmazsa ve dokunulmazsa, iz bırakmadan iyileşir. Bazen nadiren de olsa zatürre veya beyincik tutulumu yapabilir. Gebelerde özellikle ilk 20 haftada, bebek için tehlikelidir. Su çiçeği virüsünün bir özelliği de sinirlere yerleşebilmesidir. Derideki sinir uçlarını etkileyerek, sinir köklerine kadar ilerler ve ileride bağışıklık sistemini etkileyici bir durum olduğunda vücudun belirli bölgelerinde zona adı verilen, ağrılı su kabarcıklarıyla seyreden bir hastalığa neden olur. Tedavide kurutucu pansumanlar, kaşıntı giderici ilaçlar, mikrop kapmış durumlarda antibiyotikler kullanılır. 1 yaş civarında çocuklarda su çiçeği aşısı artık herkese yapılmaktadır.
El ayak ağız hastalığı: Genellikle yaz mevsiminde salgınlar halinde seyreder. Küçük çocuklar daha çok etkilenirler. Enfeksiyon, solunum yoluyla saçılan damlacıklardan bulaşır. 35 günlük kuluçka devresinden sonra önce ağızda ve özellikle damakta, üzeri kirli beyaz yaralar ortaya çıkar. Daha sonra avuç içi ve ayak tabanlarında üzeri kolayca açılmayan su kabarcıkları görülür. Hafif ateş olabilir. Döküntüler 810 günde kendiliğinden geçer. Hastalık iyileştikten 3 hafta sonra tırnaklarda dökülmeler görülebilir.
Kızamık: Burun, ağız ve boğazdan yayılan damlacıklar yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Kuluçka süresi 10 gündür. 40 dereceye varan ateş, nezle, gözlerde yaşarma, ışığa bakamama, boğaz ağrısı, kuru öksürük ile başlar. Dişetleri, küçük dil ve bademciklerde kızarıklık, yanak içlerinde beyaz döküntüler görülür. Ateşin 3 gününde yüz ve kulak arkalarında başlayan kızarıklıklar, daha sonra boyun, gövde, kol ve bacaklara yayılır. Kızarıklıkların rengi koyulaşır ve birbirleriyle birleşmeye başlarlar. Döküntülerin başlamasının 4. gününde ateş düşer, solmaya ve bronz renk almaya başlayan döküntülerde soyulmalar başlar. Kızamık aşısı olanların %20 sinde de hafif bir kızamık döküntüsü görülebilir. Kanda akyuvarlarda düşüklük saptanır. Nadiren de olsa vücut direnci düştüğü için zatürre ve orta kulak iltihabı gelişebilir. Kızamık geçiren çocuklarda aspirin kullanılmamalıdır. Tedavide ateş düşürücüler ve destekleyici tedaviler uygulanır. Türkiye de 1 yaş çocuklarda kızamık, kızamıkçık, kabakulak karma aşısıyla kızamık önlenebilen bir hastalık haline gelmiştir.
Kızıl: Streptokok isimli bakterinin oluşturduğu boğaz ve bademcik iltihabı sonrasında oluşur. Eğer bakterinin özel bir toksini varsa ateş, baş ağrısı, kusma, boğaz ağrısından sonra, dirsek içleri ve diz arkalarından kızarıklıklar şeklinde döküntü başlar. Gövde ve kollara yayılır, vücut kıpkırmızı olur, dokunulduğunda zımpara kağıdı hissi veren minik kabarcıklar görülür. İsiliğe benzer küçük su kabarcıkları veya minik kanama odakları görülür. Bu kanama odakları damakta da görülür. Dil beyaz bir örtüyle kaplanır, daha sonra bu örtü kaybolur ve aynen çileğe benzeyen kırmızı bir dil halini alır. Kızarıklıklar, ateş düştükten sonra soyulma halini alır. Soyulmalar, kulaklar, ense, gövde, kol ve bacaklarda olacak şekilde bu sırayla görülür. El ve ayaklarda tek parça halinde eldiven ve çorap gibi deri dökülmeleri görülür. Kanda akyuvarların sayısı yükselir, boğaz kültüründe bakteri görülür. Tek doz penisilin iğnesiyle tedavi edilir. Soyulmalar için ise yatıştırıcı, nemlendirici kremler verilir. Hastalar kalp romatizması ve böbrek iltihabı yönünden izlenmelidir.
Kızamıkçık: Solunum yoluyla havaya yayılan damlacıklar ile başlar. Bahar aylarında sık görülür, 69 yılda bir salgın yapar. Bulaşmadan 23 hafta sonra yanaklardan başlayan, kulak arkasına yayılan ve sonra gövde, kol ve bacaklara yayılan küçük, toplu iğne başı büyüklüğünde kırmızı kabarıklıklar şeklindedir. Özellikle ensedeki lenf düğümlerinin büyümesi tanıda yardımcıdır. Boyundaki lenf bezleri de büyümüştür. Döküntü başlamadan önce herhangi bir rahatsızlığa yol açmaz. Döküntü 3 günde geçer. Özellikle gebelikte görülmesi bebek için tehlikelidir. 1 yaşında kızamıkçık aşısı yapıldığı için çocuklar kızamıkçıktan korunur, ancak bu son yıllarda başlayan bir uygulama olduğu için, gebelik düşünenlerin kanda kızamıkçık antikoruna bakılarak gerekiyorsa aşılanmaları gerekir.
5.hastalık: Eritema infeksiyozum adı verilen bu hastalık genellikle bahar aylarında salgınlar yapar. Damlacık yoluyla bulaşan hastalıkta çocukların sadece %20 sinde döküntü görülür. 414 günlük kuluçka evresinden sonra, yanaklarda tokat atılmış gibi kızarıklıklar başlar. Kollar, bacaklar ve kalçalarda harita gibi ve dantelsi kızarıklıklar başlar. 1 hafta içinde ufak soyulmalarla kaybolur. Öncesinde halsizlik, ateş gibi bulgular görülmez. Gebelere bulaşması bebek için sakıncalıdır. Özellikle yetişkinlerde ortaya çıktığında eklem ağrıları görülebilir. Aşısı yoktur. Tedavi edilmeden kendiliğinden geçer.
6.hastalık: Ekzantem subitum adı verilen bu hastalık bir çeşit uçuk virüsü tarafından meydana getirilir, 2 yaşlarında görülür. Bulaştıktan 714 gün sonra aniden 40 derece ateş görülür, ateş 3 gün sürer ve ateş düşerken kızamıkçık benzeri toplu iğne başı büyüklüğünde kızarıklıklar başlar. Gövde ve kol, bacakların gövdeye yakın kısmından başlayan döküntü, uçlara doğru yayılır. Yüzde döküntü görülmez. 12 gün içinde kaybolur. Kanda akyuvar sayısı düşmüştür. Tedavide ateş düşürücü kullanılır. En çok bilinen döküntülü hastalıkları anlattım. Ancak daha bir çok virüs ve bakteri değişik cilt bulgularına yol açabilmektedir. Bu döküntülü hastalıkları tanıyabilmek, ilaç allerjileri, mikrobik hastalıklar veya deriye özel diğer hastalıklardan ayırdedebilmek önem taşır. Cilt doktorları hastaları diğer deri hastalıkları açısından da değerlendirebildikleri için hastalar hiç çekinmeden cilt doktorlarına gidebilirler.